Elli yaşlarında Elif Bacı isminde bir hanımdan gençli¬ğinde ne gibi oyunlar olduğunu sordum; cevaben:

 

— Biz, sölek (kaydırak ), top, çellik çulluk oynardık, dedi.

 

— Bebek oynamaz mıydınız, dedim.

 

— Hayır, bebek oyunlarını biz kendimiz yapardık, evde yal¬nız basma bebek oyunu olur mu hiç, biz kendimiz, erkek ve kız çocukları hep beraber oynardık, mesela birimiz bebek olur, biri¬miz ana, bir erkek çocuğu da baba olur, aile oynar, gelin olurduk. Öyle paçavralardan, çaputtan be¬bek bilmeyiz Kaydırak oynarız, bunun ismine Sölek deriz. Top oyunumuz ise birimiz karşıda ayakta durur, birisi de yere eği¬lip arkasını duvara yapıştırır, bu eğilen çocuğun sırtına birisi bi¬ner, duvara yaslanır, ayakta yalnız duranla karşılıklı top atıp tutarlar. Kim tutamazsa yere ya¬tar, arkasına bineriz. Bu oyun, bizim en tatlı oyunumuz idi. Şimdiki oyunlar bir şey mi san¬ki? dedi.

 

 
1-    TURA KAZIK OYUNU

 

Bir ağaca kendir (ip) bağlarlar, ebe olan çocuk bu ipin ucundan tutup durur, diğer taraf¬tan kalın bir bezi büküp ucunu defalarla düğümlerler, bunu da ebenin yanına bırakırlar. Aynı zamanda her çocuk bir bezin ucunu aynı tarzda düğümleyerek kezalik ebenin yanına bırakır. Bu iş bitince herkes kendi tura¬sını almak için ebenin yanma yaklaşmağa başlar. Ebe ayakta bir elinde ağaca bağlanmış ipin ucu, diğer elinde tura olduğu halde çocukları kovalar. (Ağaca bağlanan ipi tutmaktan maksat hudut haricine çıkmamağı te¬mindir.) Ebe, eğer birisine elindeki turayı temas ettirebi¬lirse o ebe olur, bu tura ile de birçok yumruk yer ve ebe yeri¬ni işgal eder. (On iki yaşında Şaziye H-)

 
2-    KÖREBE

 

Tek başına yere çömelen bir çocuğun gözlerini bağlarlar, diğer çocuklar ise birbirinin arkasında bir sıra teşkil eder¬ler, kendi tabirleri veçhile langır lungur dolaşırlar. Sıra başı ebeden sorar:

 

— Ebe ne istiyon?

 

Ebe de:

 

— Su istiyom,  der.

 

 Sıra başı gene

 

— Keloğlan bardağı kırdı, der.

 

Bu sual, cevap üç defa teker¬rür ettikten sonra sıra başı tekrar:

 

— Ebe dilini çıkar bakam, der.

 

Ebe de:

 

—Kurt almış, cevabını verir.

 

Sonra hep çocuklar ebe beni kurda verme diye ebenin etrafında dönerler, fakat uzaklaş¬mak yoktur. Eğer içlerinden biri¬sinin eteğini ebe tutarsa, tutulan:

 

—   Ebe bana aş getir, yağlı döş getir, der.

 

Sonra bu çocuğun gözlerini bağlarlar, o ebe olur, diğer arkadaşlarını tutmağa çalışır. Bu oyunu yalnız kızlar oynarlar. (On iki yaşında Şaziye H-)

 

3-    ÇELLİK ÇULLUK OYUNU

 

Yere bir taş koyarak bunun üzerine Çellik dedikleri kısa bir çubuk parçası koyarlar, Çulluk dedikleri diğer uzun bir değnekle Çelliğe çarparak uçururlar. Karşıda diğer bir çocuk elindeki çalı ile çelliği karşılar. Eğer çellik bu çalıya dokunup yere düşerse çalıyı tutan çocuk kazanır ve kaleyi işgal eder. Kaleyi işgal eden çocuk elindeki değnekle bu çelliği dalaklar, birinci aşıma, ikinci kalama (Kaleme), üçüncü götüme, der, eğer çellik çalıya isabet etmezse muttasıl çelliğe vurup uçurur, adım adım sayar. Eskiden bu oyunu kız ve erkek çocuklar hep bir arada oynarlarmış, şimdi ise yalnız erkek çocuklara kalmıştır. (İshak Ali oğlu Ahmet, Döngele köyünden, on dört yaşında)

 

 
4-    ÂŞIK OYUNU

 

Aşığın bir tarafı kızbaşı, diğer tarafı oğlan ittihaz edilir, iki çocuk oynadıkları zaman biri:

 

— Kız isterim, der.

 

Diğer çocuk âşığı atar, âşık şayet oğlan gelirse o oyun kay¬beder. Bu oyun kumar gibi mu¬hakkak para ile oynanır. Oyunu kaybeden, kaç kuruş için oynadılarsa o parayı vermeğe mecburdur. Oyun tam otuz sayı¬da biter. Kız üç, oğlan iki sayı itibar edilir. Bu oyuna başlama¬dan evvel bir mendilin içinde bağlı kül getirirler. Bunu tekrar tekrar oyunu kaybeden ve parayı vermeyen çocuğun yüzüne üfleyerek yüzünü, gözünü kül ederler. ( İshak Ali Oğlu Ahmet Döngele köyünden, on dört yaşında)

 

5-    GÜLLE OYUNU

 

Erkek çocukların başlıca oyunlarından biri de gülle dedikleri zıpzıptır. Bu oyunu beş yaşından itibaren çocuk¬larla, 25-30 yaşına kadar de¬likanlılar oynarlar. Bütün gençlik bu oyunun müptelâsı imiş. Çocuklar kendi ceplerindeki paraya göre, büyükler ise çok para ile oynarlarmış.

 

Oyunun tarzına gelince: kaç kişi oynayacaklarsa ikişer arşın ara ile paraları dikine hafifçe toprağa saplarlar. On, on beş adım uzaktan kale yaparak gülleleri atıp paraya isabet ettirmeğe çalışırlar, isabet ettiren boşa gidinceye kadar gülle atar, kazandığını alır. Oyundan evvel oyunculardan birisi   “Evvelim” der, diğeri  “Evvel arkasıyım” der, üçüncü ise “Kavalım”, dördün¬cü  “Kaval arkasıyım”,  beşinci çocuk olursa “Heşliyim”,  altıncı çocuk “Heşli ardıyım” derler. Bu oyun pek tatlıdır. (Maraş’lı on dört yaşında Ukâş)

 

 
* Kaynak: Müşfika Abdulkadir